10 Nisan 2016 Pazar

-Viran-


İçinin yana yana kabul edemediği şeyleri var insanın. Bile bile göz göre göre kabul edemediği. Elinden birşey gelmemesinin sindirilemezliği. Boğazın düğümleniyor, için cayır cayır yanıyor, sol yanın acıyor, gözlerin doluyor ama yine de elinden gelen birşey yok. Sanki bir çığlık atsan bütün dertler son bulacakmış gibi. Yeniden doğduğun dünyada, gökyüzünün üstüne gelmesi gibi bir durum benimkisi. İnsanın aklına her gelişinde gözlerini kapatıp kendini sarsmak mı gelir sadece elinden? Her hatırladığında gülmek yerine, sadece gözünün en derininden belli olan kül yerine dönmüş kalbi mi görünür? Yaraların tam sarıldı derken kendine daha derininden bir yara nasıl açar bir insan? Unutamadığın, yarım bıraktığın, bırakıldığın... Hepsi bir anda acı mı verir insana? Bir anda unutulduğun, insana bu denli yara açabilirmiş oysaki.

Bu yaşadığım güle güle ağlamak değilde nedir? Gülmenin sebebi mutluluk değilse peki? Acıdan da gülebilirmiş insan. Paramparça olmuşken de gülebilir bir şekilde. En kötüsü de üzüldüğünle kalmaktı. En ağırı. Herşey yoluna girdi dediğin anda tekrar bazı şeylerin seni üzmesine izin vermek en ağır çaresizlikti bence. En ağır yenilgi. Günlerce gülmene sebep olanlar bir anda senin yüreğini viran edebilirdi. Seni bir anda nasıl kül edebilirdi? Kalabalığın içinde yalnız kalmak gibiydi. Sesin içinde sessizliğe bürünmek gibi. Yazılan satırlar anlamsız, üzülen, kırılan, incinen mecalsiz ve acz tutuyor, yarım bırakan,bırakılan umutsuz. Kısaca herşey ve herkes çaresiz, yorgun,inançsız. İnançsız ya. Güvenin bittiği yerde inancın da bitmesi gibiymiş, inandıkların bir anda saçma gelmesi gibiymiş. Böyle olması durumuna da insan çaresizlik dermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder